Bize Ulaşın MÜŞTERİ HİZMETLERİ : 0545 724 5 724
TAKİP ET : Facebook Sayfamız Twitter Sayfamız Instagram Sayfamız Youtube Sayfamız Google+ Sayfamız
Menu

Hukuk Köşesi

Sigorta Hukukuna Dair Herşey..

CMR’ın konusu taşınan emtiadır

Karayoluyla Uluslararası Yük Taşımacılığı (CMR) sigortası, sorumluluk sigortası türü dür ve poliçe ile teminat altına alınan konu “taşıma konusu emtia” dır.MR Konvansiyonu (Eşyaların Karayolunda Uluslararası Nakliyatı İçin Mukavele Sözleşmesi) ; akit ülkelerin, eşyaların karayolundan taşınması koşullarını standart hale getirmek ve taşımadan mütevellit emtia zararları ve tazminat sorumluluk / sorumsuzluk hallerine ilişkin yeksenak hukuk normu oluşturmak gayesiyle kabul ettikleri bir sözleşmedir.Konvansiyon sözleşmeye taraf olan ülkeler için, taşımadan mütevellit ihtilaf vukuunda öncelikle uygulanması gereken hukuk normudur. Konvansiyon; malın taşınmak üzere teslim alındığı yâda teslim edileceği ülkelerden en az birinin konvansiyona taraf olması halinde uygulanır. Ülkemiz konvansiyona 1995 yılında taraf olmuştur. Anayasamızın 90. Maddesi gereğince konvansiyon hükümleri kanun hükmünde olup konvansiyonda düzenlemeyen konularda ise milli hukuk uygulanır. CMR sigorta poliçesi de işte bu konvansiyona paralel olarak uluslar arası taşıma konusu emtianın taşıma sırasında uğradığı hasar, ziyan, gecikme, eksik teslim v.s gibi zarar doğuran olaylara karşı nakliyeciyi, mal sahibine mal sigortacına karşı koruma altına alma gayesiyle oluşturulmuş bir sorumluluk poliçesi türüdür.CMR Sigorta poliçesi ise; yine uluslar arası karayolu taşımasında, taşımacının nakliyesini yaptığı emtianın taşıma rizikolarına karşı teminat altına alınması gayesiyle tanzim olunan sorumluluk sigortasıdır. CMR sigortası ile ilgili sigortalılar tarafından dikkate alınması gereken husus; bu sigortanın bir sorumluluk sigortası türü olduğudur. Bu poliçe ile teminat altına alınan zarar; taşıma konusu emtiadır.CMR bir sorumluluk sigortasıdırNakliyeci CMR sigorta poliçesi ile “nakliyesini üstlendiği emtianın taşımadan mütevellit bir sebeple zarara uğraması halinde emtia sahibine karşı koruma” altına alınır.Bu sigortanın sorumluluk sigortası olması nedeniyle; taşıma sırasında meydana gelen zararda taşımacının kusuru yoksa yâda zararın meydana gelmesini öngörme / önlemeyebilme imkânı mevcut değilse, emtia zararından taşımacı ve dolayısıyla sigortası da sorumlu olmaz. CMR Sigorta poliçesinde taşımacının sorumlu olduğu ve olmadığı hallerin tespiti de CMR konvansiyonu gereğince tespit edilir.Poliçenin temeli; CMR Kon. Md. 17/1. Fıkrada yer alan “ taşımacı taşınmak üzere malı teslim aldığı andan alıcısına teslim edinceye kadar doğan hasarlardan sorumludur” hükmüne dayanır. Yani emtia taşımacının uhdesinde iken hasar/ziyan/kayıp v.s rizikoların meydana gelmesi halinde poliçe gereği bu hasarlar CMR sigorta şirketi tarafından ödenir.Taşımacının genel sorumluluk halini düzenleyen md 17/1 fıkrasının devamında taşımacının hasardan sorumlu olmayacağı haller düzenlenmiş olup taşımacı/ CMR sigortacısı, iddia olunan hasarın bu hallerden meydan geldiğini ispatla emtiada meydana gelen zarar nedeni ile sorumluluktan kurtulur.Poliçe, özetle CMR kon. Md. 17’de yer alan sorumluluk hallerinin esas alındığı bir sorumluluk poliçesi iken poliçede yer alan bir kısım özel hükümlerle; sigorta şemsiyesi taşımacı lehine korumayı genişletilebilir yada sınırlama getirilebilir. Örneğin; nakliyecinin kusuruna dayalı hatalı ambalaj, yükleme ve istifleme nedeniyle oluşan hasarlar bazı poliçelerde teminat altına alınırken bazı poliçelerde ise teminat dışında bırakılabilir.Emtia sahipleri ya da sigortacıları tarafından, nakliyecilere rücu edilen hasarlarda; ambalaj/ istifleme/yükleme boşaltmaya dayalı hasarlar önemli bir bölüm oluşturur. Esasen bu sebeplerden doğanhasarlarda; söz konusu işlemleri malın göndereni yada alıcısı ifa etmişse CMR md.17(4)c. gereğince nakliyeci hasardan sorumlu değildir. Fakat bu işlemlerden doğan hasarların yargıya intikali halinde Yerel Mahkemelerimiz ve Yüksek Mahkeme CMR Kon. Md. 8 gereğince taşımacının nezaret yükümlülüğünden bahisle nakliyeciye müterafik kusur yüklemekte ve bu işlemlere dayalı hasarların CMR poliçesi teminatı harici olması halinde ise nakliyeci sigortasından beklediği faydayı sağlayamıyor.Teminat harici durumlar araştırılmalıBu ve bunun gibi CMR sigorta poliçesinin özel hükümlerinde yer alan teminat harici durumların sigortalılar tarafından özellikle tetkik edilmesi gerekir. CMR sigorta poliçesinin en önemli hükümlerinden biri de; hasar vukuunda taşımacının uygulayacağı prosedürdür. Tüm poliçelerin özel şartlarında; sigorta ettirenin, sigorta şirketine karşı sorumlulukları düzenlenmiştir. Buna göre; sigortalı, hasar vukuunda derhal sigortacıya ihbarda bulunmak, taşıma belgelerini eksiksiz sigortasına temin etmek, zararın artmasını önlemek için gereken gayreti göstermek, sigortacının onayı olmaksızın hiçbir talebi kabul etmemek veya kabul edeceğini taahhüt etmemekle yükümlüdür. Mevcut düzenlemenin gayesi CMR sigortasının bir sorumluluk poliçesi olması nedeni ile sigorta şirketine;zarar miktarını ve tarafların sorumluluklarının tespiti yönünden imkân sağlamaktır.Yine nakliyeci tarafından sorumluluğun kat’i olarak tespitinden evvel mal sahibi ya da sigortacısına ödeme yapılması yâda taahhüdünde bulunması bu sigorta türünün yapısına aykırıdır. Özetle; Konvansiyonun birinci maddesi gereği; taşınmak üzere eşyanın teslim alındığı yada teslim edileceği ülkelerden en az birinin konvansiyona taraf olması halinde , taşımadan doğan ihtilaflarda konvansiyon hükümleri uygulanır. CMR sigorta poliçesi de CMR kon. Md. 17 gereği taşımacının sorumlu olduğu hasarlardan mütevellit tazminat taleplerini teminatlandıran bir poliçe türüdür. Sorumluluk poliçesi olması nedeni ile poliçe gereği zararın karşılanması, zarardan taşımacının sorumlu olmasına ve bu sorumluluğun sigorta poliçesi özel şartlarında teminat harici bırakılmamış olmasına bağlıdır. Sigortalıların poliçelerinin kapsamını ve teminat harici durumları doğru tetkik etmesi ve bu poliçenin bir sorumluluk poliçesi olduğunu gözeterek sigorta şirketine ihbar süresi ve şekline riayet etmesi, sigortacının onayı olmaksızın zarar kabul beyanında ve taahhüdünde bulunmaması gerekir.
Eklenme Tarihi : 29.03.2024 02:25

Sigorta Tahkim Kurulu’nda süreç nasıl işliyor?

Tahkim müessesi eskiden beri Türk özel hukukunda var olan ancak uygulamada pek başvurulmayan bir yoldur. Bunun en büyük nedeni tahkim kurulunun oluşturulmasının zorluğu ve bu işlemin mahkemelerde görülecek olan davalardan daha masraflı olması. Kanun koyucu isabetli bir düzenleme olan 3 Haziran 2007 tarih 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu 30’uncu maddesi ile Sigorta ettiren veya sigortadan menfaat sağlayan ile sigorta şirketleri arasında sigorta sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümü için Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği bünyesinde Sigorta Tahkim Kurulu’nu oluşturdu. Sigorta Tahkim Kurulu sadece tahkim sistemine üye olan sigorta şirketlerinin yaptığı sigorta poliçelerinden kaynaklı uyuşmazlıklara bakabilir.Sigorta şirketleri tahkim kuruluna üye olup olmama konusunda da özgürdür. Tahkim Kurulu’nun bir uyuşmazlığı çözebilmesi için öncelikle sigorta şirketine uyuşmazlık konusu ile ilgili olarak gerekli başvurunun yapılmış olduğu ve bu başvurunun kısmen veya tamamen reddedildiği belgelenmeli. Bu ön şart tamamlandıktan sonra tahkim kuruluna müracaat edilebilir. Başvuru Tahkim kurulunca hazırlanmış bir form doldurularak ve başvuru ücreti yatırılarak yapılır. Tahkim Kurulu 15.000TL altında ki uyuşmazlıklar için tek hakemle karar verir. 15.000 TL üzerindeki uyuşmazlıklar ise 3 kişiden oluşan hakem heyeti ile karar bağlanır. Tahkim Kurulu’nun miktarı 40.000 TL’ye kadar olan uyuşmazlıklar hakkında verdiği kararlar kesindir. Tahkim Kurulu’nun görevlendirdiği hakem veya hakemler kararlarını görevlendirmeden itibaren 4 ay içinde teslim etmek zorundadır. Aksi taktirdetarafların açık muvafakati olmadıkça başvuru incelenmek üzere yetkili mahkemeye sevkedilmek zorundadır. Hakem kararları Tahkim Komisyonu’na tesliminden itibaren 3 gün içinde yetkili Sulh Hukuk Mahkemesine tasdik için gönderilir. Mahkemece hakem kararı taraflara tebliğ edilir, karar temyiz edilmek isteniyorsa temyiz işlemleri hakem kararını tebliğ eden mahkeme kanalıyla yapılır. Hakem kararı temyiz edilmez ise kesinleşir ve mahkemece karar tasdik edilir. Hakem kararı hukuken sonuç doğuracak güce ancak mahkemece tasdik edilmesi ile kavuşur. Sigorta sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıkların taraflar arasında özel bir anlaşma olmasa dahi, tahkim yolunun kurumsal olarak sunulmasının hem zaman açısından hem ekonomik açıdan olumlu sonuçlar doğuracağı açıkça görülebilir.Son bir ayrıntı daha verecek olursak Tahkim Kurulu’na müracaat edebilmek için uyuşmazlıkla ilgili olarak mahkemeye veya Tüketici hakem heyetine de müracaat edilmemiş olması zorunludur.
Eklenme Tarihi : 29.03.2024 02:25

Hız sınırlamaları kimleri memnun etmedi?

Araçların hız sınırları 01.09.2010 tarihli değişiklikle yeniden düzenlendi. Bu düzenlemeler sonucunda “Cip” tipi arazi araçları otomobillerle aynı kategoriye tabi tutuldu.Ancak tek ya da çift kabinli hem yük hem de yolcu taşımasında kullanılan ve 4x4 özelliğe sahip araçlar Kamyonet grubu sınırlaması içerisinde kaldı. (Kısaca hız sınırlamalarını tablodan da görebilirsiniz.) Bu düzenleme ile 4x4 özelliğe sahip pikap/kamyonetler, cipler gibi yüzde 30’luk bir eğimi tırmanma yeteneğine sahip olsa dahi ciplerin tabi olduğu kategoriye tabi tutulmadılar.Yukarıdaki hız sınırlaması grafiğinden de görüleceği üzere bu 4x4 kamyonetler cip’ten çok Kamyon/çekici sınıfının hız sınırlamaları ile bir tutulmuştur. Aralarındaki tek fark kamyonetin otoyollarda 5 km daha fazla hız yapabilmesi. Bu düzenlemeyle, cip sürücülerinin şikayetleri giderilmiş olmakla birlikte , vergi avantajları nedeniyle ciplere göre çok daha makul fiyatlara sahip olunabilen, bunun yanında çok yönlü kullanım imkanı ve ciplerdeki güvenlik standartlarını yakalayan 4x4 özellikli kamyonet sürücülerini tatmin etmedi. Yine sırf vergisel avantajları nedeniyle “kamyonet” olarak ruhsatlandırılan, kimisinde sadece arkadaki yolcu koltukları kaldırılmış olan ancak otomobil temelli, otomobilin tüm teknik donanım ve güvenlik sistemlerine sahip araçların da gerçek kamyonetlerden farklı hız limit kategorisine tabi tutulması, sınırlamaların araçların bir bütün olarak aracın teknik ve güvenlik standartlarıyla oranlı olarak kategorilendirilmesi doğru olacak.Hız sınırlamalarının, trafik güvenliğinin temini için önemli ve muhakkak uyulması gerekli kurallar olduğu tartışmasızdır.Ancak kategorileri oluşturan düzenleyiciler araçların teknik yeterliklerine göre mi yoksa ruhsatta yazılı vergilendirmeye esas araç sınıfına göre mi yönetmelik yapmalılar?
Eklenme Tarihi : 29.03.2024 02:25

Riziko/Zarar verenin sorumluluk kapsamı

Bir rizikonun gerçekleşmesi neticesinde, rizikoya bağlı zararların, zarara sebebiyet verene ve sigortasına rücu edilmesi, zarara uğrayanın en tabii ve hukuki hakkıdır. Burada ki en önemli husus ise rücuya konu zararın kapsamının ne olduğudur. Yargıtay’ın, talep edilebilecek zararların GERÇEK ZARAR olması gerektiği yönlü kararları çerçevesinde bu defa gerçek zararın ne olduğunun tespit edilmesi gerekir. Gerçek zarar; riziko neticesinde meydana gelen maddi hasarları, bedensel kayıpları ifade etmesinin yanı sıra ticari gelir sağlanan aracın riziko neticesinde çalıştırılamaması nedeniyle doğan kar/kazanç mahrumiyetlerini de kapsıyor.Türk Ticaret Kanunu gereğince rizikonun gerçekleşmesine sebebiyet veren taraf, kazanın mücbir bir sebebe dayalı olduğunu, rizikonun meydana gelmesinde kusursuzluğunu ispatlayamadığı müddetçe riziko neticesinde doğan gerçek zararın karşılanmasından sorumlu olur. Zarar kavramı ise sadece bir rizikonun/kazanın/hasara sebep olan olayın gerçekleşmesi neticesinde meydana gelen maddi zararı değil aynı zamanda hasara sebebiyet veren rizikonun gerçekleşmesi neticesinde meydana gelen hasar dolayısıyla motorlu taşıttan sağlanamayan kar mahrumiyetlerini de kapsar. Zira kusurlu davranışı ile zarara sebebiyet veren kimse karşı tarafın bu yüzden uğradığı zararın tamamını ödemekle yükümlüdür. Bu zarar, mal varlığının eksilmesi şeklinde gerçekleşeceği gibi, mal varlığının çoğalmasına engel olunması şeklinde de, gerçekleşebilir. Fakat her halukarda kusurlu olan kişinin gerçek zarardan sorumlu tutulması gerekir.1 Yargıtay kararında, kaza neticesinde tamir nedeni ile çalışamayan aracın kazanç kaybının tespit edilerek kazaya sebebiyet verenden tahsiline karar verilmesi gerektiği yönlü hüküm kurulmuştur.Sigorta poliçesi yönünden ise; Yargıtay2 3. kişilerin kaza neticesinde aracında meydana gelen zarardan dolayı uğradığı kar kayıplarının sigorta şirketinin teminatı dahilinde sayılmayacağı yönlü kararlar vermiş ve bu kararın gerekçesini ise 2918 sayılı yasanın 85’inci maddesine dayandırılmıştır. Buna göre sigorta şirketi ancak 3. kişinin uğradığı gerçek araç zararından sorumlu olur. Kar mahrumiyeti ise ilgi kanun maddesi gereğince sigorta şirketinin teminatı kapsamında olan bir gerçek zarar olarak değerlendirilmemiştir.Zira; 2918 sayılı Yasa md.85.te bir motorlu aracın işletilmesi nedeni ile meydana gelen ölüm, yaralanma, maddi hasar, yardım çalışmalarına ilişkin masraf ve hatta yardım edenin, yardım nedeniyle maruz kaldığı zararlar, kazaya sebebiyet veren tarafından karşılanması gereken giderler olarak sayılmış olmakla birlikte kar mahrumiyeti madde içeriğinde zikredilmemiştir.Neticede; rizikonun  gerçekleşmesine kusuru ile sebebiyet veren tarafın, zarara uğrayanın aracında meydana gelen maddi zararların yanı sıra tespit edilen kar mahrumiyetlerini de ödemesi gerekeceği, buradaki kıstasın ise gerçek zarar olduğu Yargıtay tarafından açıkça kabul edilmektedir. Sigorta poliçesi yönünden ise KTK md. 85 gereğince, kar mahrumiyeti sigorta poliçesi kapsamında değerlendirilebilen zararlardan değildir. Ve bu nedenle sigorta şirketlerine yönelik taleplerin reddi gerekeceği Yargıtay tarafından benimsenmektedir.
Eklenme Tarihi : 29.03.2024 02:25

Aracınızın anahtarını güvenilir olmayan kişilere teslim etmeyin!

Büyük kentlerin otopark sorunu günlük yaşamımızın bir parçası maalesef. Gittiğimiz pek çok yerde otopark kapasitesi çok yetersiz. Hal böyle olunca araçlarımızı otopark görevlisine bırakmak pek çok kez zaruret oluyor.Otopark görevlisine teslim ettiğiniz anahtarla aracınızın çalınması oluşabilecek hırsızlık halinde ise aracınız kasko teminatı altında olmayacaktır. Bu durumda zararınızı otopark görevlisi ve varsa işvereninden talep etmekten başka yol kalmıyor. Ancak bu yola başvurmanız da zararınızın kesin tazmin edeceğiniz anlamına gelmiyor.Neden mi?Yol/kaldırım kenarında aracınızı teslim ettiğiniz kişiyi bilmek/bulmak zorundasınız ki talebinizi yöneltebilesiniz. Hadi buldunuz diyelim, kendisine araç teslim edildiğini kabul etmiyorsa, birde aracı teslim ettiğiniz ispat etmelisiniz. Diyelim ki herşey yolunda gitti, zararınız Mahkeme tarafından karar altına alındı, muhatabınızın zararınızı karşılayacak ödeme gücü var mı? Konuyla ilgili olarak Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2006 tarihli bir kararından örnek vermek gerekirse ; ... park yeri ararken, kahya kılıklı birinin gelip, "ben dışarıda park yeri bulurum, sen bana anahtarı ver" dediğini, anahtarı bu kişiye verdiğini, bu kişinin aracı çalıştırıp, ileride bir yere park etmek için hareket ettiğini, arkasından gözlediğini, ancak gözden  kaybolduğunu beyan etmiştir. Bu eylemde, aracı götüren, davacıyı yanıltarak, hile ile ve davacının hulus ve saffetinden yararlanarak, davacının iradesini fesada uğratıp, aracın rıza  ile teslimini sağlamış olduğundan, dolandırıcılık suçunu işlemiştir. Özel bir tarzda teslim ve muhafazaya tevdi bulunmadığından,  emniyeti suistimal suçu oluşmamıştır. Kaldı ki, bu suç dahi teminat dışıdır" Alıntı yapılan Yargıtay Kararına göre; aracınızı otoparkçı çalarsa ya da otoparkçı gibi görünen kişi çalarsa "Kara Taşıtları Kasko Sigortası Genel Şartları" çerçevesinde sahip olduğunuz Kasko poliçesinden zararınızın karşılanmasını beklemek mümkün değil.
Eklenme Tarihi : 29.03.2024 02:25

Motorlu araç işletenin sorumluluğu

Motorlu aracın neden olduğu zararlarda sorumluluk, Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu çerçevesinde değerlendirilmelidir. Karayolları Trafik Kanunu, aracın neden olduğu zararlarda sorumluluğun "işleten"e ait olacağını belirtmektedir. Bunun yanında zarara sebep olan araç sürücünün işleten olmaması halinde ayrıca sürücünün de sorumluluğu doğacaktır.Araçların sebep olduğu zararlarda, araç sahibinin mutlak olarak sorumlu olacağı inancı yaygın olmakla birlikte , bu genel kanının aksine yasal düzenlemeler vardır. Zira, araç sahibi motorlu aracı "işleten" değil ise, sırf aracın maliki olmasından bahisle zarardan sorumluluğu doğmayacaktır. Aracın, uzun süreli kiralama ilişkisi ile kiralanmış olması halinde zarardan kiracı/aracı işletenin sorumlu olacaktır. Yargıtay’ın uygulaması da bu yöndedir.
Eklenme Tarihi : 29.03.2024 02:25

Sigorta Teminatının Kapsamı

Sigorta poliçeleri ile sigorta şirketi belli bir prim karşılığında sigortalının bir kısım risklerini teminat altına alır. Ancak teminat altına alınan riskin meşru, kanuna ve ahlaka aykırı olmaması gerekir. Örneğin ticari araç için yapılan poliçede sürücünün alkollü iken yaptığı kazanın ve neticesinde meydana gelen hasarının teminat altına alınması hukuken ve sigortacılık tekniği ile bağdaşmaz. Ya da uyuşturucu madde taşınmasında kullanılan aracın müsadere edilmesi halinde araç bedelinin kaskodan ödeneceğine ilişkin bir teminat olamaz. Zira her iki örnekte de açıkça hukuka aykırı bir fiil eylem söz konusudur. Ayrıca kanunun suç saydığı/meşru olmayan bir fiilden doğan zararın sigorta poliçesinin koruma şemsiyesi altında olması mümkün değildir. Konuya sigorta şirketi tarafından bakarsak, sigortacı, teminat altına altığı riskleri ölçebilmeye, prim - hasar dengesini kurabilmeye ihtiyacı vardır. Netice de sigortacılık ticari bir faaliyettir.Ancak, emniyeti suiistimal sigortaları gibi bazı sigorta poliçeleri ile teminat altına alınan risk ; "suçtan kaynaklanan zararın" giderilmesine ilişkin olmakla birlikte, burada suçun faili ile suçtan zarar gören farklı kişilerdir. Amaç suçla ilgisi olmayan, suçtan zarar gören işverenin olası zararlarının poliçe limitleri dahilinde teminat altına alınmasıdır. Bu örnekten yola çıkarsak ticari araçların kasko poliçelerinde alkollü araç sürücünün araca verdiği zararlar teminat altına alınabilmelidir, zira burada teminat altına alınan riskten zarar gören işverendir. İşverenin suçla bir ilgisi yoktur. Elbette bu poliçede sigorta şirketinin alkollü sürücüye rücu imkânı tanınmalıdır. Böyle bir durumda sigorta şirketinin alkolü destekliyor, alkollü araç kullanılmasını teşvik etmesi gibi gayrihukuki, gayriahlâkî bir pozisyonu oluşmayacaktır. Neticede hukuka aykırı bir fiille işverene zarar veren personele karşı dava açma hakkı, zararı sigorta poliçesi ile karşılayan sigorta şirketine geçecektir. Mevcut halde şoför alkollü araç kullandığı için ödüllendirilmiş, yada bu hukuka aykırı eylem teşvik edilmiş olmayacak, sadece dava hakkını işveren yerine sigorta şirketi kullanacaktır.
Eklenme Tarihi : 29.03.2024 02:25

Sigorta eksperi ve eksper raporlarının hukuki niteliği

Bir riziko meydana geldiğinde (trafik kazası / yangın v.s.) olay anında ve deliller ortadan kalkmadan evvel tarafların ne yapması gerekeceği, zararın miktarı ve zarar sorumlusunun nasıl tespit edileceği en önemli sorunlardan biridir.Rizikonun gerçekleşmesi akabinde zarar miktarının ve sorumlusunun tespitinde Sigorta eksperleri tarafından tanzim edilen inceleme raporları ile davadan evvel yapılan tespit hükmündeki bilirkişi inceleme raporları çok önemli rol oynar. Zira rizikoyu meydana getiren sebepler ile zarar miktarının tespiti pek çok zaman ancak riziko gerçekleştiği anda ve deliller ortadan kalkmadan tespit edilebilmektedir.Bu durumda da zarara uğrayan, ya da zarara sebebiyet veren tarafından zararın gerçekleşmesi ve miktarının tespitinde başvurulacak yol ekspertiz incelemesi yada delil tespiti hükmünde ki bilirkişi incelemeleri olacaktır.Mevcut halde ekspertizlerin olay yeri incelemeleri ve neticesinde tanzim ettikleri raporun, ileri ki zamanlarda zarar sorumlusunu ve zarar miktarının belirlenmesinde en önemli faktörlerden biri olduğunda tereddüte yer yoktur.İşte bu sebeple sigorta eksperlerinin niteliği ve inceleme yaparken riayet edeceği kurallarda, ilgili kanunlarla açıkça düzenlenmiştir.Sigortacılık Kanununda; "Sigorta eksperi, Sigorta konusu risklerin gerçekleşmesi sonucunda ortaya çıkan kayıp ve hasarların miktarını, nedenlerini ve niteliklerini belirleyen ve mutabakatlı kıymet tespiti, ön ekspertiz ve hasar gözetimi gibi işleri mutat meslek olarak yapan tarafsız ve bağımsız kişi" şeklinde tanımlanmıştır.Tanımından da anlaşılacağı üzere; sigorta eksperlerinin bağımsız/tarafsız olması ve eksperliği mutad bir meslek olarak ifa etmesi gerekmektedir. Yine delil tespiti amacıyla görevlendirilen bilirkişiler içinde aynı şekilde bağımsızlık / tarafsızlık en önemli koşullardan biridir. Ve nitekim görevini bağımsızlıkla ve dürüstlükle yapmayan, tarafsızlığa gölge düşürülmesi Sigorta Eksperleri İcra Komitesinin Kuruluş Ve Çalışma Usul Ve esasları Yönetmeliğinde yer alan cezalarla müeyyilendirilmiştir.Delillerin ortadan kaldırılmasından evvel riziko mahallinde yapılan inceleme olması hasebi ile eksper ve bilirkişilerin işlerini yaparken gösterdikleri özen ise rizikonun sebep / sorumlusu / miktarını tespitte  çok önemlidir.Ekspertiz raporları, bu raporu tanzim eden kişilerin, kanun gereği kendisini görevlendiren kişilerden bağımsız ve tarafsız olmaları nedeni ile hukuken önem taşır. Bir rizikonun şümulünden sonra ikame edilen davalarda, davanın taraflarının ekspertiz raporuna itirazı olmaması halinde teknik veriler taşıyan bu raporlar kararın dayanağını oluşturacaktır. Önemi nedeni ile eksperlerin olay yeri incelemelerinde; riziko neticesinde tespit olunacak zarar niteliğine göre eksiksiz inceleme yapması gerekir. Örneğin nakliyat emtia ekspertiz raporunda ; malın hasar/ kayıp /ziya halinden evvelki halinin(sayı/ ambalaj şekli.v.s) tam ve tereddüte yer vermeyecek şekilde belgeleri ile açıklanması , akabinde zararın giderimi hususunda piyasa araştırması yapılması ve bunun belgelenmesi, tespit edilen zararın total olarak değil ayrı ayrı ve ayrıntıları ile belirtilmesi ,rizikonun meydana geliş şekli ve sorumlusunun tespitinin yapılması , tespiti yapılan hususların fotoğraflanması , rizikoya sebebiyet verene rücu koşullarının oluşup oluşmadığının belirlenmesi önemlidir.Ekspertiz raporlarının ilk olay inceleme tutanağı niteliğinde olduğu ve delillerin kaybolmasından / kaldırılmasından evvel gerçek zarar miktarının tespitinde ki en önemli ve belki de tek yol olduğu gözetildiğinde; eksperlerin incelemelerini hassasiyetle yapması gerekir. Bunun yanı sıra taraflarında (zarar gören/ veren) ekspertiz incelemelerine refakat etmesi, gereken belgeleri eksiksiz sağlaması, inceleme sırasında incelemenin şekli yada ekspertiz hakkında varsa çekincelerini bildirmesi ve nihayetinde tanzim edilen ekspertiz raporlarına karşı itiraz edilecek husus ve eksiklik varsa mutlaka yazılı olarak bildirilmesi gerekir.
Eklenme Tarihi : 29.03.2024 02:25
Bize Ulaşın Bize Ulaşın

Müşteri Hizmetlerimiz 7/24 Sizinle

yada formumuzu doldurun biz sizi arayalım

FORMU GÖNDER

FIRSATLARDAN HABERDAR OLUN

SOSYAL AĞLARIMIZ

Facebook Sayfamız Twitter Sayfamız Instagram Sayfamız Youtube Sayfamız Google+ Sayfamız
Copyright 2016 SER-AY SİGORTA ARACILIK HİZ. LTD. ŞTİ. Tüm hakları saklıdır.